Uyur idik uyardılar,
Diriye saydılar bizi.
Koyun olduk, ses anladık,
Sürüye saydılar bizi.
Sürülüp kasaba gittik,
Kanarada mekân tuttuk,
Didar defterine yettik,
Ölüye saydılar bizi.
Hâlimizi hâl eğledik,
Yolumuzu yol eyledik,
Her çiçekten bal eyledik,
Arıya saydılar bizi.
Hak divanına dizildik,
Aşk defterine yazıldık,
Bal olduk, şerbet ezildik,
Doluya saydılar bizi.
Pir Sultan Abdal'ım şunda,
Çok keramet var insanda.
O cihanda, bu cihanda,
Ali'ye saydılar bizi.
Pir Sultan Abdal
UYUR İDİK UYARDILAR
AŞK İLE YÜRÜDÜK SEN PİRE GELDİK
Aşk ile yürüdük sen pire geldik
Muhammet cemalin seyrana geldik
Muhabbet narına yanmaya geldik
Zatını görmeye meydana geldik
Can bülbülü neden ediyor feryat
Şah-ı velayettir cümleye irşat
Bektaş-ı Veli'den umarız imdat
Kerbela aşkına imdada geldik
Mert olanlar ikrar eder canana
Erenler yolunda gelir meydana
Şükür Mevla'ya ol sırr-ı Yezdan'a
Mansür'un dürında erkana geldik
On İki İmam'dır ulu şahımız
Muhammet Ali'ye çıkar rahımız
On dört masum bizim hem-penahimız
Hidüyet bahrinde cevlana geldik
Pir Sultan edelim Yezit'e lanet
Mürşidin eteğin tutmuşuz elbet
Ali evladına okuruz rahmet
Şah'ımın cemalin görmeğe geldik
Pir Sultan Abdal
ÂŞIKIN BAŞINA GELMEZ HAL OLMAZ
Âşıkın başına gelmez hal olmaz
Ulaş yetiş pîrim İmam Hüseyin
Sende bende deyü sual olunmaz
Ulaş yetiş pîrim İmam Hüseyin
Erenler basmamış yerlere yüzü
İletüp çamura çiğnetme bizi
Yarın yok deminde isteriz sizi
Ulaş yetiş pîrim İmam Hüseyin
Âşık olan âşık dârdan ayrılmaz
Takî Nakî seven âşık yorulmaz
Tâlip bunalmazsa pîri çağırmaz
Ulaş yetiş pîrim İmam Hüseyin
Bu hal ile biz onlara katıldık
Kemlik ettik dışarıya atıldık
Bir münkirin tuzağına tutulduk
Ulaş yetiş pîrim İmam Hüseyin
Pir Sultan’ım daim düşmektir işi
Yol yol oldu akan çeşmimin yaşı
On İki İmam’ın serçeşme başı
Ulaş yetiş pîrim İmam Hüseyin
Pir Sultan Abdal
AŞIK SENİN KIYA KIYA BAKIŞIN
Aşık senin kıya kıyâ bakışın,
Kardaş mevaliye benzer gözlerin.
Aşıklârı aşk o'duna yakışın,
Kardaş mevaliye benzer gözlerin.
Bildim şahım bildim sahip nazarsın
Sevdiğim aşığı dilde yazarsın
Ali şahım deyu deyu gezersin
Kardaş mevaliye benzer gözlerin
Hakikat sevdası düştü serime,
Şeydallah nasibin sundu pirime
Hiç akıllar ermez dostun sırrına
Kardaş mevaliye benzer gözlerin
Erenler nutkunu açıkta söyler
Bahçende açılmış o gonca güller
Sabah seherinde şakır bülbüller
Kardaş mevaliye benzer gözlerin.
Üstaddan mı aldın sen bu kemali
Bakışına değer dünyanın malı
Ya İmam soyusun ya nesli Ali
Kardaş mevaliye benzer gözlerin
Derviş olan hırka giyer eğnine
Seher vakti uğrar yolun üstüne
Kıymayın kardaşlar Allah dostuna
Kardaş mevaliye benzer gözlerin.
Derviş oldum ben okudum heceden
Diz çöküp dersimi aldım hocadan
Ya Hâşimi ya gürûh-ı nâcîden
Kardaş mevaliye benzer gözlerin.
Erenlerin yolu inceden ince
Karınca çalışır hali halince
Pir Sultanım gezer Hakk'ı bulunca
Kardaş mevaliye benzer gözlerin
Pir Sultan Abdal
Derleme ve yorum: Zeki Çağlar
ARZULADIM SİZE GELDİM
Arzuladım size geldim
Hünkâr Hacı Bektaş Veli
Eşiğine yüzüm sürdüm
Hünkâr Hacı Bektaş Veli
Pir elinden dolu içtim
Doğdum elinize düştüm
Ak cenneti gördüm geçtim
Hünkâr Hacı Bektaş Veli
Güvercin donunda duran
Cümle eksikler bitiren
Beş Taşı şahit getiren
Hünkâr Hacı Bektaş Veli
Kırk Budak’ta şem’a yanar
Dolusun içenler kanar
Âşıkların semâ döner
Hünkâr Hacı Bektaş Veli
Bahçende gördüm gülünü
Erenler sürsün demini
İmam Rıza’nın torunu
Hünkâr Hacı Bektaş Veli
Balım Sultan er köçeği
Keser kılına bıçağı
Cümle erenler gerçeği
Hünkâr Hacı Bektaş Veli
Pir Sultan’ım gerçek veli
Erenlerden çekmem eli
On İki İmam’ın yolu
Hünkâr Hacı Bektaş Veli
Pir Sultan Abdal
ALLAH BİRDİR HAK MUHAMMED ALİ'DİR
Allah birdir Hak Muhammed Ali'dir
Anın ismi cümle alem doludur
Bu yol Hak muhammed Ali yoludur.
Gel Muhammed Ali dergahına gel
Özünü arıtıp pak eyler isen,
Bahrileyin ummanlara dalarsan
Hakkın cemalini görmek dilersen
Gel Muhammed Ali dergahına gel
Şah Hasan'ın ismi gönülden gitmez
Şah Hüseyin deyen diller yorulmaz
Bu yolda ölene sorgu sorulmaz
Gel Muhammed Ali dergahına gel
İmam Zeynelabidin’in abına
Yezid sığmaz oldu derler kabına
Livaül hamd sancağının dibine
Gel Muhammed Ali dergahına gel
Kurban olalım gel Bakır oğluna
Uymayalım ol Yezid'in fiiline
Biz uyalım İmam Cafer yoluna
Gel Muhammed Ali dergahına gel
İmam Musa Kazım canlar canıdır
Ali Musa Rıza mürvet kanıdır
Yarın varacağımız Hak divanıdır
Gel Muhammed Ali dergahına gel
Taki'yi bilen Naki ile buluşur
Varır Hasan Askeri'ye karışır
Anlara ulaşan Hakka ulaşır
Gel Muhammed Ali dergahına gel
Pir Sultan Abdal'ım mürvet Hüda'dan
Çıkıp gidelim şu fani dünyadan
El aman dilersen pirim Mehdi'den
Gel Muhammed Ali dergahına gel
Pir Sultan Abdal
ALLAH BİR MUHAMMED ALİ'DİR ALİ
Allah bir Muhammet Alidir Ali
Gel Muhammet Ali katarına gel
İsmin bu cihanda doludur dolu
Gel Muhammet Ali katarına gel
Serseriye sır kapısı açılmaz
Mürşit olmayınca müşkül seçilmez
Kılavuzsuz yedi derya geçilmez
Gel Muhammet Ali katarına gel
Gizlidir gizliden haber alınmaz
Gönle girmeyince sırlar bilinmez
Benlik ile Hakka kulluk olunmaz
Gel Muhammet Ali katarına gel
Dökme bir su ile gönül alınmaz
Faraş ile süpürgesi görünmez
Kul olmayınca sultanlık bilinmez
Gel Muhammet Ali katarına gel
Pir Sultan'ım münkir yola gelir mi?
Kaplumbağa uçup menzil alır mı?
Hiç mürşitsiz kişi Hakk'ı bilir mi?
Gel Muhammet Ali katarına gel
Pir Sultan Abdal
KARŞIDAN GÖRÜNEN NE GÜZEL YAYLA
Karşıdan görünen ne güzel yayla,
Bir dem süremedin, giderim böyle.
Ala gözlü pirim sen himmet eyle,
Ben de bu yayladan şaha giderim.
Eğer göverüben bostan olursam,
Şu halkın diline destan olursam,
Kara toprak senden üstün olursam,
Ben de bu yayladan şaha giderim.
Bir bölük turnaya sökün dediler,
Yürekteki derdi dökün dediler.
Yayladan ötesi yakın dediler,
Ben de bu yayladan şaha giderim.
Dost elinden dolu içmiş deliyim,
Üstü kan köpüklü meşe seliyim.
Ben bir yol oğluyum, yol sefiliyim,
Ben de bu yayladan şaha giderim.
Alınmış abdestim aldırırlarsa,
Kılınmış namazın kıldırırlarsa,
Sizde şah diyeni öldürürlerse,
Ben de bu yayladan şaha giderim.
Pir Sultan Abdal´ım, dünya durulmaz,
Gitti giden ömür, geri dönülmez.
Gözlerim de şah yolundan ayrılmaz,
Ben de bu yayladan şaha giderim.
Pir Sultan Abdal
EY BENİM DİVANE GÖNLÜM
Ey benim divane gönlüm,
Dağlara düştüm yalınız.
Bu cefayı kendi özüm,
Pek mail gördüm yalınız.
Dağlar var dağlardan yüce,
Dağ mı dayanır bu güce?
Derdimi üç gün, üç gece,
Söylerim bitmez yalınız.
Şah'ın ayağına varsam,
Hayırlı gülbengin alsam.
Kızılırmağa gark olsam,
Çağlasam aksam yalınız.
Şah'ımız ırmağı aktır,
Lezzeti şekerden çoktur.
Bir Allah'tan büyük yoktur,
Hak dedim durdum yalınız.
Pir Sultanım, ey erenler,
Erine niyaz edenler.
Üçler, kırklar ve yediler,
Mürvete geldim yalınız.
Pir Sultan Abdal
BİN CEFALAR ETSEN ALMAM ÜSTÜME
Bin cefalar etsen almam üstüme,
Gayet şirin geldi dillerin dostum.
Varıp yad ellere meyil verirsen,
Kış ola bağlana yolların dostum.
İlâhi onmaya yardan ayıran,
Bahçede bülbüller ötüyor uyan.
Kula gölge olsa Allah’a ayan,
Senden ayrılalı gülmedim dostum.
Pir Sultan Abdal'ım, gülüm dermişler,
Bu şirin canıma nasıl kıymışlar?
İster isem dünya malın vermişler,
Sensiz dünya malın n'eylerim dostum?
Pir Sultan Abdal
ÖTME BÜLBÜL
Ötme bülbül, ötme, şen değil bağım,
Dost senin derdinden ben yana yana.
Tükendi fitilim, eridi yağım,
Dost senin derdinden ben yana yana.
Deryadan bölünmüş sellere döndüm,
Ateşi kararmış küllere döndüm,
Vakitsiz açılmış güllere döndüm,
Dost senin derdinden ben yana yana.
Haberin duyarsın peyikler ile,
Yaramı sarsınlar seyikler ile,
Kırk yıl dağda gezdim geyikler ile,
Dost senin derdinden ben yana yana.
Abdal Pir Sultan'ım, doldum, eksildim,
Yemeden, içmeden, sudan kesildim.
Zülfün kemendine kondum, asıldım,
Dost senin derdinden ben yana yana.
Pir Sultan Abdal
GÜZEL ÂŞIK CEVRİMİZİ
Güzel âşık cevrimizi,
Çekemezsin demedim mi?
Bu bir rıza lokmasıdır,
Yiyemezsin demedim mi?
Yemeyenler kalır naçar,
Gözlerinden kanlar saçar.
Bu bir demdir, gelir geçer,
Duyamazsın demedim mi?
Bak şu aşıkın haline,
Ne gelse söyler diline.
Can ü başı Hak yoluna,
Koyamazsın demedim mi?
Aşıklar harabat olur,
Hak yanında hürmet bulur.
Muhabbet baldan tatl'olur,
Doyamazsın demedim mi?
Girelim Ali serine,
Çıkalım meydan yerine.
Küfrümüz iman yerine,
Sayamazsın demedim mi?
Dervişlik ulu dernektir,
Görene büyük örnektir.
Yensiz yakasız gömlektir,
Giyemezsin demedim mi?
Pir sultan, Ali şahımız,
Hakk'a ulaşır ahımız.
On'ki imam katarımız,
Uyamazsın demedim mi?
Pir Sultan Abdal
GELMİŞ İKEN BİR HABERCİK SORAYIM
Gelmiş iken bir habercik sorayım,
Niçin gitmez Yıldız Dağı dumanın?
Gerçek erenlere yüzler süreyim,
Niçin gitmez Yıldız Dağı dumanın?
Alçağında al kırmızı taşın var,
Yükseğinde turnaların sesi var.
Ben de bilmem ne talihsiz başın var,
Niçin gitmez Yıldız Dağı dumanın?
Benim Şah'ım al kırmızı bürünür,
Dost yüzün görmeyen düşman bilinir.
Yücesinden Şah'ın ili görünür,
Niçin gitmez Yıldız Dağı dumanın?
El ettiler turnalara, kazlara,
Dağlar yeşillendi döndü yazlara.
Çiğdemler taşınsın söylen kızlara,
Niçin gitmez Yıldız Dağı dumanın?
Şah'ın bahçesinde gonca gül biter,
Anda garip garip bülbüller öter.
Bunda ayrılık var ölümden beter,
Niçin gitmez Yıldız Dağı dumanın?
Ben de bildim şu dağların şahısın,
Gerçek erenlerin nazargâhısın,
Abdal Pir Sultan'ın seyrangâhısın,
Niçin gitmez Yıldız Dağı dumanın?
Pir Sultan Abdal
KOYUN BENİ HAK AŞKINA YANAYIM
Koyun beni Hak aşkına yanayım,
Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan.
Yolumdan dönüp, mahrum mu kalayım?
Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan.
Benim pirim gayet ulu kişidir,
Yediler ulusu, kırklar eşidir.
On iki imamın server başıdır,
Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan.
Kadılar, müftüler fetva yazarsa,
İşte kemend, işte boynum; asarsa,
İşte hançer, işte kellem; keserse
Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan.
Ulu mahşer günü olur, divan kurulur,
Suçlu, suçsuz gelir anda derilir.
Piri olmayanlar anda bilinir,
Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan.
Pir Sultan'ım, arşa çıkar ünümüz,
O da bizim ulumuzdur pirimiz.
Hakk'a teslim olsun garip canımız,
Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan.
Pir Sultan Abdal
UĞRUM SIRA GİDEN BOZ ATLI HIZIR
Uğrum sıra giden boz atlı Hızır,
Ayrılık derdinin dermanı nedir?
Şu iki aleme olmuşsun nazır,
Ayrılık derdinin dermanı nedir?
Sığanmıştır ağca kolda bilekler,
Hak katında kabul olsun dilekler,
Arş yüzünde secde kılan melekler,
Ayrılık derdinin dermanı nedir?
Küseyim de ben yarime küseyim,
Siyah zülfün mah yüzüne asayım,
Kerbela'da yatan İmam Hüseyin,
Ayrılık derdinin dermanı nedir?
Hani şu dünyanın toprağı taşı?
Akıttım gözümden kan ile yaşı.
Urum illerimin Hacı Bektaş'ı,
Ayrılık derdinin dermanı nedir?
Ak saya giyinmiş, incedir beli,
Ben pirimi gördüm, tatlıdır dili.
Tanrı'nın arslanı Hazret-i Ali,
Ayrılık derdinin dermanı nedir?
Gıcılar da dağlar başı gıcılar,
Çıkmaz oldu içerimden acılar.
Arafat Dağı'ndan gelen hacılar,
Ayrılık derdinin dermanı nedir?
Dünyayı sorarsan; bir dipsiz anbar,
Ali'nin yoldaşı Zülfikar Kanber.
Kabe'yi yaptıran Halil Peygamber,
Ayrılık derdinin dermanı nedir?
Deryanın yüzünde dönen üç gemi,
Yiyelim, içelim, sürelim demi.
Geminin sahibi ol Hızır Nebi,
Ayrılık derdinin dermanı nedir?
Pir Sultan Abdal'ım, içtim cür'adan,
Okudum ağını, bilmem karadan.
Yeri, göğü, cüml'alemi Yaradan,
Ayrılık derdinin dermanı nedir?
Pir Sultan Abdal
GÜZEL ŞAHIM ÇOK YERLERDEN GÖRÜNÜR
Güzel Şahım çok yerlerden görünür,
Aslı nedir, niye verdin Bağdat'ı?
Şahım birdir, bin bir dona bürünür,
Aslı nedir, niye verdin Bağdat'ı?
Eremedim ben bu sırrın aslına,
Yazık değil mi müminle, müslime?
Getirin Mervan'ı Bağdat üstüne,
Aslı nedir, niye verdin Bağdat'ı?
Yok mu bunda erenlerin yardımı?
Ne çekersin bu cefanın derdini?
Yiğitlere ardır vermek yurdunu,
Ah Hünkar'ım, niye verdin Bağdat'ı?
Geldi Mervan hendekleri doldurdu,
Kırdı Hurmalığı aldı Bağdat'ı.
Çığrışıp geliyor yeşil ördeği,
Aslı nedir, niye verdin Bağdat'ı?
Pir Sultan'ım der ki: Üçler, yediler,
Kırklar da bu demde hazır idiler.
Bağdat'ı, Basra'yı verdi dediler,
Aslı nedir, niye verdin Bağdat'ı?
Pir Sultan Abdal
SEHER VAKTİ KALKAN KERVAN
Seher vakti kalkan kervan,
İniler de zarilenir.
Bir güzele düşen gönül,
Çiçeklenir, korulanır.
Bahçenizde güller biter,
Dalında bülbüller öter.
Engel gelir bir kal katar,
Olan işler gerilenir.
Bülbül geldi kondu dala,
Bülbülden hata yok güle.
Engel bir taş atar göle,
Yüzen ördek yaralanır.
Pir sultan abdal göçelim,
Pir elinden bade içelim.
İnkar olandan kaçalım,
İnkar bir gün parelenir.
Pir Sultan Abdal
MÜRŞİDE VARMAYA TALİP OLURSAN
Mürşide varmaya talip olursan,
İptida insandan rehber isterler.
Verdiğin ikrara doğru gelirsen,
Ahd ile peymandan rehber isterler.
Rehberin var ise olursun insan,
Rehberin yok ise kalırsın hayvan.
Arasat gününde açılır meydan,
Açılan meydanda rehber isterler.
Mürşidin nazarı müşkülü seçer,
Kâmil olan talip sıratı geçer.
Can kuşu kafesten akîbet uçar,
Tenden uçan candan rehber isterler.
Şah-ı Merdan bir yol kurdu kuluna,
Bu yola giden rehberden biline.
Girmek ister isen İmam yoluna,
On İki İmam'dan rehber isterler.
Tarikat babına girmek dilersen,
Hakikat güllerin dermek dilersen,
Erenler sırrına ermek dilersen,
Sır ile pinhandan rehber isterler.
Pir Sultan'ım söyler bu hikayeti,
Yirmi sekiz harfle yedi ayeti.
Nefsini bilmektir sözün gayeti,
Bilmeğe irfandan rehber isterler.
Pir Sultan Abdal
YANIMIZDA İKİ MELEKLER GEZER
Yanımızda iki melekler gezer,
Bin hayır biri şerrimiz yazar.
Kahbe felek bizi aldatır üzer,
Nerede seyreder andan haber ver.
Cümlemizin başı Allah'tan ferman,
İsmail Peygambere indi bir kurban.
Bir ot biter bütün dertlere derman,
Ol ot nerde biter andan haber ver.
Sabahtan gün doğar gün dile doğar,
Dal boynun eğdikçe rahmetler yağar.
Bin bir gün içinde bir yıldız doğar,
Yıldız nerde doğar andan haber ver.
Musa Peygamber de atına bindi,
Can cesetten çıktı nerede durdu?
Peygamber uğrunda bir delil yandı,
Delil nerde yanar andan haber ver.
Pir Sultan Abdal'ım, geldik de gittik,
Gelirken giderken ne kazanç ettik?
Yükünü yükletip kül olduk bittik,
Yurdunda ne kalır andan haber ver.
Pir Sultan Abdal
YİNE DOSTTAN HABER GELDİ
Yine dosttan haber geldi,
Dalgalandı taştı gönül.
Yâr elinden kevser geldi,
Derya gibi coştu gönül.
Kılavuzum Şah-ı Merdan,
Çevresi dopdolu nurdan.
Şunda bir hercayi dosttan,
Neylersin, vazgeçti gönül.
Sır Ali'deki sır idi,
Seyredeni sever idi.
Ben kulu da kemter idi,
Pir aşkına düştü gönül.
Açıldı bahçenin gülü,
Öter içinde bülbülü.
Dost elinden dolu dolu,
Sarhoş oldu içti gönül.
Pir Sultan'ım bir gün göçer,
Er olan ikrarın güder.
Ceset bunda seyran eder,
Çün Hakk'a ulaştı gönül.
Pir Sultan Abdal
KAHPE FELEK SANA N'ETTİM, N'EYLEDİM 02
Kahpe felek sana n'ettim, n'eyledim?
Attın gurbet ile taşımı felek.
İbtida gülmeyen sonra güler mi?
Akıttın gözümden yaşımı felek.
Ben feleği gördüm elde var iken,
Başım alam gidem derdim er iken.
Kol kanat bağladım ucam der iken,
Kırdın kanadımı kolumu felek.
Bak'a şu feleğin işine bak'a,
Götürün gömleği istemem yaka.
Yönünü döndürmüş geliyor Hakk'a,
Sen melamet ettin işimi felek.
Pir Sultan Abdal'ım, olmuşum hazer,
Yârinden ayrılan dünyadan bezer.
Ellere baktım ki; salınıp gezer,
Hemen bana ettin zulumu felek.
Pir Sultan Abdal
YÜRÜ BRE YALAN DÜNYA
Yürü bre yalan dünya,
Yalan dünya değil misin?
Hasan ile Hüseyin'i,
Alan dünya değil misin?
Ali bindi Düldül ata,
Can dayanmaz bu fırkata.
Boz kurt ile kıyamete,
Kalan dünya değil misin?
Tanrı'nın arslanın alıp,
Düldül'ü dağlara salıp,
Yedi kere ıssız kalıp,
Dolan dünya değil misin?
Bak şu kaşa, bak şu göze,
Ciğer kebap oldu köze.
Muhammed'i bir top beze,
Saran dünya değil misin?
Pir Sultan'ım ne yatarsın?
Kurmuş çarhını dönersin.
Ne konarsın, ne göçersin,
Duran dünya değil misin?
Pir Sultan Abdal
GÖNÜL AHVALİMİ NİÇİN BİLMEZSİN?
Gönül, niçin ahvalimi bilmezsin?
Yürekte yaralar türlü türlüdür.
Öğüt versem, öğüdümü almazsın,
Yürekte yaralar türlü türlüdür.
Esme zülüflerin yellere karşı,
Bülbül figan eder güllere karşı,
Gel beni ağlatma ellere karşı,
Yürekte yaralar türlü türlüdür.
Ah n'eyleyim karşımızda ölüm var,
Ölüm dedikleri kanlı zalim var.
Ne ağlayıp ne gülecek halim var,
Yürekte yaralar türlü türlüdür.
Pir Sultan Abdal'ım, ben de böyleyim,
Emir Hak'tan geldi, kime ne deyim?
Derdim çoktur, hangi birin söyleyim?
Yürekte yaralar türlü türlüdür.
Pir Sultan Abdal
DERDİM ÇOKTUR, HANGİSİNE YANAYIM?
Derdim çoktur, hangisine yanayım?
Yine tazelendi yürek yarası.
Ben bu derde kimden derman umayım?
Meğer şah elinden ola çaresi.
Türlü libas giymiş gülden naziktir,
Bülbül çevreyleme güle yazıktır.
Çok hasretlik çektim, bağrım eziktir
Güle güle gelir canlar paresi.
Benim uzun boylu servi çınarım,
Yüreğime bir od düştü yanarım.
Kıblem sensin, yüzüm sana dönerim,
Mihrabımdır iki kaşın arası.
Güzel ile muhabbete doyulmaz,
Muhabbetten kaçan insan sayılmaz.
Münkir üflemekle çırağ söyünmez,
Tutuşunca yanar aşkın çırası.
Pir Sultan'ım, katı yüksek uçarsın,
Selâmsız sabahsız gelir geçersin.
Dilber, muhabbetten niçin kaçarsın?
Böyle midir ilinizin töresi?
Pir Sultan Abdal
GURBET ELDE BİR HAL GELDİ BAŞIMA
Gurbet elde bir hal geldi başıma,
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.
Derman arar iken derde düş oldum,
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.
Huma kuşu yere düştü ölmedi,
Dünya Sultan Süleyman'a kalmadı.
Dedim yare gidem, nasip olmadı,
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.
Kağıda yazarlar ufak yazılar,
Anasız olur mu körpe kuzular?
Derdi yüreğinde olan sızılar,
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.
Abdal Pir Sultan'ım böyle buyurdu,
Ayrılık donların biçti, giydirdi.
Ben ayrılmaz idim, felek ayırdı,
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.
Pir Sultan Abdal
KUL OLAYIM KALEM TUTAN ELLERE
Kul olayım kalem tutan ellere,
Katip arzuhalim Şah'a böyle yaz.
Şekerler ezeyim şirin dillere,
Katip arzuhalim Şah'a böyle yaz.
Allahın seversen katip böyle yaz,
Dünü gün ol Şah'a eylerim niyaz.
Umarım yıkılsın şu kanlı Sivas,
Katip arzuhalim Şah'a böyle yaz.
Sivas ellerinde sazım çalınır,
Çamlı beller bölük bölük bölünür.
Dosttan ayrılmışım bağrım delinir,
Katip arzuhalim Şah'a böyle yaz.
Münafığın her dediği oluyor,
Gül benzimiz sararıp da soluyor,
Gidi Mervan şad olup da gülüyor,
Katip arzuhalim Şah'a böyle yaz.
Pir Sultan Abdal'ım, ey Hızır Paşa,
Gör ki neler gelir sağ olan başa.
Hasret koydun bizi kavim kardaşa,
Katip arzuhalim Şah'a böyle yaz.
Pir Sultan Abdal
SEYYAH OLUP ŞU ÂLEMİ GEZERİM
Seyyah olup şu âlemi gezerim,
Bir dost bulamadım, gün akşam oldu.
Kendi efkârımca okur yazarım,
Bir dost bulamadım, gün akşam oldu.
İki elim kalkmaz oldu dizimden,
Bilmem amelimden, bilmem özümden.
Akıttım kanlı yaş iki gözümden,
Bir dost bulamadım gün akşam oldu.
Yine boralandı dağların başı,
Akıttım gözümden kan ile yaşı.
Emaneti alır ol veren kişi,
Bir dost bulamadım, gün akşam oldu.
Bozuk şu cihanın pergeri bozuk,
Yazıktır şu geçen ömrüme yazık.
Tükendi daneler, kalmadı azık,
Bir dost bulamadım, gün akşam oldu.
Pir Sultan'ım eydür: Ummana dalam,
Gidenler gelmedi, haberin alam.
Abdal oldum, çullar giydim bir zaman,
Bir dost bulamadım, gün akşam oldu.
Pir Sultan Abdal
ERENLERE EŞ OLAYIM
Erenlere eş olayım,
Bu yola yoldaş olayım.
İçeyim sarhoş olayım,
Aymak elimden gelir mi?
Alna yazılmış yazıyı,
Besili körpe kuzuyu,
Hakk'ın yazdığı yazıyı,
Bozmak elimden gelir mi?
Dere, tepe düdüz olur,
Gece geçip gündüz olur.
Gökte kaç bin yıldız olur?
Saymak elimden gelir mi?
Pir Sultan'ım der Hatâyî,
Dilimiz söyler hatayı.
Pişmedik çiğ yumurtayı,
Soymak elimden gelir mi?
Pir Sultan Abdal
ÇEKTİĞİM CEVR Ü CEFAYI
Çektiğim cevr ü cefayı,
Çekerim senden ötürü.
İkrâr, iman bir olunca,
Sen de çek benden ötürü.
İkrâr imanı güderim,
Sensiz âlemi n'iderim?
İşte geldim, uş giderim,
Bir tatlı dilden ötürü.
Severim tatlı dilleri,
Koklarım gonca gülleri,
Sararım ince belleri,
Gittiğim yoldan ötürü.
Bana ne kıyak bakarsın?
Sinemi oda yakarsın.
Bana ne sitem edersin?
İkrârsız elden ötürü.
Ferhat Şirin'ine tapar,
Külüngün havaya atar,
Başını altına tutar,
Can verir candan ötürü.
Mümin olan Hakk'a tapar,
Münafıklar yoldan sapar.
Arka vermiş dağı çeker,
Ferhat Şirin'den ötürü.
Pir Sultan'ım, deme yalan,
Etme imanına talan.
Bu dünyada gerçek olan,
Ser verir sırdan ötürü.
Pir Sultan Abdal
SULTAN SUYU GİBİ ÇAĞLAYIP AKMA
Sultan suyu gibi çağlayıp akma,
Durulur gam yeme divane gönül.
Dam başında duman, dağ başında kış
Görülür gam yeme divane gönül
Bizden selam söylen dosta gidene
Yuf yalancıya da lanet nadana
Bunca düşman ardımızdan yetene
Yorulur gam yeme divane gönül
Şah-ı Merdan önümüzde kılavuz.
Yıkılır mı hakk'ın yaptığı havuz?
Üç günlük dünyada, bir yahşi yavuz,
Dirilir gam yeme divane gönül.
Pir Sultan Abdal'ım, sırdan sırada,
Bu iş böyle oldu, kalsın burada.
Cümlemizin yeltendiği murada,
Erilir gam yeme divane gönül.
Pir Sultan Abdal
YÜRÜYÜŞ EYLEDİ URUM ÜSTÜNE
Yürüyüş eyledi Urum üstüne,
Ali nesli güzel İmam geliyor.
İnip temenna ettim güzel destine,
Ali nesli güzel İmam geliyor.
Doluları adım adım dağıdır,
Tavlasında küheylanlar bağlıdır.
Aslını sorarsan şahın oğludur,
Ali nesli güzel İmam geliyor.
Tarlaları adım adım çizili,
Rakibin elinden ciğer sızılı,
Al yeşil geyinmiş gerçek gazili,
Ali nesli güzel İmam geliyor.
Magripten çıkar görünü görünü,
Kimse bilmez evliyanın sırrını,
Koca Haydar şah-ı cihan torunu,
Ali nesli güzel İmam geliyor.
Pir Sultan Abdal'ım, görsem şunları,
Yüzüm sürsem boyun eğip yalvarı,
Evvel baştan Onikiler serveri,
Ali nesli güzel İmam geliyor.
Pir Sultan Abdal
BEN HOCAMDAN BÖYLE ALDIM DERSİMİ
Ben hocamdan böyle aldım dersimi,
Okur idim elif diye, be diye.
Kimse bilmez şu cihanın harfinden,
Ta ezelden çağırırım Hû diye.
Oğul ıssız iken, üzüm çoğ iken,
Davut sofra iken, bıçak yoğ iken,
İsmal'e inen kurban sağ iken,
Kime dedi şu lokmayı ye diye?
Kimi azarlayıp, kimi kakıdır,
Kimine ders verir, kimin okutur.
Kime dedi meydan kimin hakkıdır?
Kime dedi şu meydanı yu diye?
Fatma Ana Şah Ali'nin gelini,
Miraç'a inerken öptü elini.
Haksızlara koklatmazdı gülünü,
Muhamed'in bergüzarı bu diye.
Pir Sultan'ım şunda bir dolu içti,
İçti o doluyu serinden geçti.
Aşkın ateşine yandı tutuştu,
Kemiğim hâl oldu, ilik su diye.
Pir Sultan Abdal
SABAHTAN CEMALİN SEYRAN EYLEDİM -2-
Sabahtan cemalin seyran eyledim,
Gönüller perişan elinden güzel.
Nice bir gezeyim gurbet elleri,
Hiç mi bilir yoktur halımdan güzel?
Sen seher yelisin gider gelmezsin,
Gelirsen de güzel bakî kalmazsın.
Seni uçuranlar murat almasın,
Seni kim uçurdu yuvandan güzel?
Tığ-i gamzelerin misk ü bu kokar,
Yar ala gözlerin hışm ile bakar.
Cemalin görenler cennete gider,
Sandım güneş doğmuş yüzünden dilber.
Kemhalar giyinip zünnar bağlanır,
Eser bad-ı saba zülfün ırganır.
Sen giden de deli gönül eğlenir,
Bergüzar ver zülfün telinden dilber.
Pir Sultan Abdal'ım, cemalin güzel,
Aradım bulmadım derdimi yazar.
Şimdi benim dostum cennette gezer,
Kalma benim için yolundan güzel.
Pir Sultan Abdal
GEL BENIM SARI TAMBURAM
Gel benim sarı tamburam,
Sen ne için inilersin?
Içim oyuk, derdim büyük,
Ben anın'çin inilerim
Koluma taktılar teli,
Söyletirler bin bir dili,
Öldüm ayn-ı cem bülbülü,
Ben anın'çin inilerim.
Koluma taktılar perde,
Ugrattılar bin bir derde.
Kim konar, kim göçer burda?
Ben anın'çin inilerim.
Göğsüme tahta döşerler,
Durmayıp beni okşarlar,
Vurdukça bağrım deşerler
Ben anın'çin inilerim.
Gel benin sarı tamburam,
Dizler üstünde yatıram,
Yine kırıldı hatıram,
Ben anın'çin inilerim.
Sarı tamburadır adım,
Göklere ağar feryadım,
Pîr Sultan'ımdır üstadım,
Ben anın'çin inilerim.
Pir Sultan Abdal
AMANIN EYLE MÜRÜVVET
Amanın eyle mürüvvet,
Gördüğüne tapma gönül.
Yüzüne bakmayanın sen,
Tozuna da bakma gönül.
Bir kardaşa meyil verip,
Tuz ile ekmeğin yiyip,
Azıcık noksanın görüp,
Tez başına kakma gönül.
Arap ata binip coşma,
Karlı buzlu dağlar aşma,
Her gördüğüne sır açma,
Doluları dökme gönül.
Pir Sultan'ım gündür ava,
Çektiğim emekler hava.
Nasihatım olsun sana,
Sen hatırlar yıkma gönül.
Pir Sultan Abdal
ÇEKİLİP KIRKLAR'A VARDIK
Çekilip Kırklar'a vardık,
"Niye geldin can?" dediler.
Baş kesip niyaz eyledik,
"Geç otur meydan" dediler.
Kırklar meydanı ganînidir,
Görenin kalbin eridir.
Külllî şeklerden beridir,
"Nerelisin can?" dediler.
Kırklar ile yedik, içtik,
Kaynayıp sohbette coştuk.
Yetmiş yıl kürede piştik,
"Daha çiğsin, yan!" dediler.
Rehberine ver özünü,
Erenler göre gönlünü.
Müsahibin hak bileni,
"Edelim ihsan" dediler.
Pir Sultan'ım, kanım, katlim,
Gönlünü gönlüme kattım.
Doksan yıl da ölü yattım,
"Yine sağsın can" dediler.
Pir Sultan Abdal
BİR KİŞİ HAKK'IN EMRİNDE OLMASA
Bir kişi Hakk'ın emrinde olmasa,
Ona nesne gelmez, selamın almam.
Dört kapıda bir niyazı yok ise,
Haramdır lokması, el sunup yemem.
İkrarı, imanı bir değil ise,
Gediğin gözetir er değil ise,
Avradı kendine yâr değil ise,
Ondan hayır gelmez, tercüman olmam.
Dokunma yaylasın sahra dağ ise,
Açma kapağını mübah yağ ise,
Mürebbisi, müsahibi yoğ ise,
Ölüsü murdardır, namazın kılmam.
Sakının rakipten nâşiden hazer,
Gönül bir seyyahtır âlemi gezer.
Bağbandı olmayan bahçeyi bozar,
Kader bahçesine hoyratı salmam.
Pir Sulan'ım, ben okuyup yazarım,
Erden ere kimiyadır nazarım.
Muhammed Ali'den açtım pazarım,
İrehberden kaçıp imansız olmam.
Pir Sultan Abdal
BİR GÜZELİN AŞIĞIYIM ERENLER
Bir güzelin aşığıyım erenler,
Onun için taşa tutar el beni.
Gündüz hayalimde, gece düşümde,
Kumdan kuma savuruyor yel beni.
Reyhanını devşir devşir desteyle
Ben deliyim ögüt verip pest eyle
Düşmanımı el yanında dost eyle
Bir gececik mihman eyle al beni
Al gül olsam, al gerdana takılsam,
Kemer olsam, ince bele sarılsam,
Köle olsam, pazarlarda satılsam,
Yarim deyi al sinene sar beni.
Abdal Pir Sultan'ım gamzeler oktur,
Hezaran sinemde yaralar çoktur.
Benim senden özge sevdiğim yoktur,
İnanmazsan git Allah'a sor beni.
Pir Sultan Abdal
BÜLBÜL OLSAM
Bülbül olsam gül dalında şakırım,
Öz bağımda biten gül neme yetmez?
Süleyman'ım, kuş dilinden okurum,
Bana talim olan dil neme yetmez?
Aşkın kitabını aldım yazarım,
Daim Hakk'a doğru meylim, nazarım.
Neme gerek dağı, taşı gezerim,
Karşıda görünen yol neme yetmez?
Derviş oldum pir eteğin tutarım,
Hakk'a doğru çekilmiştir katarım.
Baykuş gibi garip garip öterim,
Issız viranlarda çöl neme yetmez?
Dünyanın ötesi neden malûmdur?
Bu ilmin sırrına eren âlimdir.
Az yaşa, çok yaşa sonu ölümdür,
Bana hırka ile çul neme yetmez?
Pir Sultan'ım, sırrın kimseler bilmez,
Tevekkül malını erteye koymaz.
Kişi kısmetinden ziyade yemez,
Bana kısmet olan mal neme yetmez?
Pir Sultan Abdal
BU YIL BU DAĞLARIN KARI ERİMEZ
Bu yıl bu dağların karı erimez,
Eser bâd-i sabâ yel bozuk bozuk.
Türkmen kalkıp yaylasına yürümez,
Yıkılmış aşiret il bozuk bozuk.
Kızılırmak gibi çağladım aktım,
El vurdum gögsümün bendini yıktım.
Gül yüzlü ceranın bağına çıktım,
Girdim bahçesine gül bozuk bozuk
Elim tutmaz güllerini dermeye,
Dilim tutmaz hasta hâlin sormaya.
Dört cevabın mânasını vermeye,
Sazım düzen tutmaz tel bozuk bozuk.
Pir Sultan'ım yaratıldım kul diye,
Zalim pasa elinden mi öl diye?
Dostum beni ısmarlamış gel diye,
Gideceğim amma yol bozuk bozuk.
Pir Sultan Abdal
BENDEN SELAM SÖYLEN SOFU CANLARA
Benden selam söylen sofu canlara,
Vücudun şehrini yuyanlar gelsin.
Yedi kat göklerin yedi kat yerin,
Kudret binasını kuranlar gelsin.
Pirimi sorarsan Ali'dir Ali,
Altından çakılmış Düldül'ün nalı.
Kim sürdü kuyuda kırk arşın yolu?
O yolun süreğin sürenler gelsin.
Sofuluk dediğin bir kolay iştir,
Pirimin gördüğü mübarek düştür.
Eti yok, kanı yok bir uçar kuştur,
O kuşun dilini bilenler gelsin.
Sofuluk eyleyen arıtır özün,
Kimse yok anlaya şu benim sözüm.
Demirin yüzünde karınca izin,
Karanlık gecede bulanlar gelsin.
Pir Sultan Abdal'ım, özüm didarda,
Saklayalım Hak katında nazarda.
Çıkmadık can, kazılmadık mezarda,
O canın namazın kılanlar gelsin.
Pir Sultan Abdal
BİR NEFESCİK SÖYLEYEYİM
Bir nefesçik söyleyeyim,
Dinlemezsen n'eyleyeyim?
Aşk deryasın boylayayım,
Ummana dalmağa geldim.
Ben Hak'la oldum aşina,
Kalmadı gönlümde nesne.
Pervaneyim ateşine,
Oduna yanmağa geldim.
Aşk harmanında savruldum,
Hem elendim hem yuğruldum.
Kazana girdim kavruldum,
Meydana yenmeğe geldim.
Ben Hakk'ın edna kuluyum,
Kem damarlardan beriyim.
Ayn-ı cemin bülbülüyüm,
Meydana ötmeye geldim.
Pir Sultan'ım der: Gözümde,
Hiç hata yoktur sözümde.
Eksiklik kendi özümde,
Darına durmağa geldim.
Pir Sultan Abdal
BENİ GÖRÜP YÖNÜN ÖTE DÖNDÜRME
Beni görüp yönün öte döndürme,
Yine gitmez meylim sendedir sende.
Hilâl kaşlarını yere indirme,
Günah sende değil bendedir bende.
Seker vardır dudağında, dilinde,
Arzumanım kaldı gonca gülünde.
Sen bir padişahsın, hükmün elinde,
Senin ile davam sendedir sende.
Sensiz çıkıp yaylaları yaylamam,
Engeller içinde sırrın söylemem.
Çok günah işledim, inkar eylemem,
İk'ellerim kızıl kandadır kanda.
Nice beyler ile gezdim yoruldum,
Bulanık kan gibi aktım duruldum.
Sencileyin çok güzele sarıldım,
Dahi senin sevgin candadır canda.
Pîr Sultan Abdal'ım böyle deyiptir,
Âsıklar güzeli sevegeliptir.
Bir güzel sevmeyle kanlı m'oluptur?
Kellem terkidedir yandadır yanda.
Pir Sultan Abdal
BEN DERVİŞİM DİYE DAVA KILARSIN
Ben dervişim dersin dava kılarsın,
Hakk’ı zikretmeye dilin var mıdır?
Kendini gör, elde sen ne ararsın?
Hâlâ hâl etmeğe hâlin var mıdır?
Dertli olmayanlar derde yanar mı?
Sâdık derviş ikrârından döner mi?
Dertsiz bülbül gül dalına konar mı?
Ben bülbülüm dersin, gülün var mıdır?
Bir gün balık gibi ağa sararlar,
Mürşitten rehberden haber sorarlar.
Tütsü yakıp köşe köşe ararlar,
Ben arıyım dersin, balın var mıdır?
Mürşit huzurunda dâra durmağa,
Dâra durup Hakk’a boyun vermeğe,
Muhabbetten geçip hırka giymeğe,
Çar pâreden derviş şalın var mıdır?
Pir Sultan'ım senin derdin deşilmez,
Derdi olmayanlar derde düş olmaz.
Mürşitsiz rehbersiz yollar açılmaz,
Mürşit eteğinde elin var mıdır?
Pir Sultan Abdal
BEN BİLEMEM
Sar'öküzü benden sual sorarlar,
Ben bilemem, bilenlere sorayım.
Şu dünyayı uçtan uca ararlar,
Ben bilemem, bilenlere sorayım.
Dünyayı üstüne kurdu hu deyü,
Öküzün başının altı su deyü.
Şu dünyanın damızlığı ne deyü?
Ben bilemem, bilenlere sorayım.
Hindistan'a indi öküzün dili,
Kabe'yi sırtında getürür beli.
Evveli Muhammet, ahiri Ali,
Ben bilemem, bilenlere sorayım.
Kuyruğunu gördüm Yemen ilinde,
Nurdan taç başında, kemer belinde,
Muhammet kalbinde, Ali dilinde,
Ben bilemem, bilenlere sorayım.
Mağripten maşrıka dünyanın ucu,
Sarraf olan bilir altını, tucu.
Yalan imiş şu dünyanın sonucu,
Ben bilemem, bilenlere sorayım.
Gün doğunca boynuzuna nur düşer,
Bir yandan doğar da, bir yandan aşar.
Çiftçisi kim imiş, çifte kim koşar?
Ben bilemem, bilenlere sorayım.
Pir Sultan Abdal'ım yazmış, göndermiş,
Yedi yerden suyun vermiş, kandırmış,
Yönünü de Hak'tan yana döndermiş,
Ben bilemem, bilenlere sorayım.
Pir Sultan Abdal
BE HEY ACAYİP ADEM
Be hey acayip adem,
Öldüğünü bilemezsin.
Korlar bir karanlık dama,
Kapı baca bulamazsın.
Yağmur yağar, yeller eser,
Mezarı başına yıkar.
Seksen bin canavar sıkar,
Hiçbirine vuramazsın.
Gel bu öğüdü al benden,
Yarın fırsat gider elden.
Hak saklasın cehennemden,
Karanlıktır çıkamazsın.
Yer pamuk olur atılır,
Cümle deryalar katılır.
Dilin damağın tutulur,
Doğru cevap veremezsin.
Pir Sultan'ım der ki: Deli,
Elden koymaz doğru yolu.
Ne yanarsın dünya malı,
Birin alıp gidemezsin.
Pir Sultan Abdal
BANA BİR YAR OLSA GÖNÜL VERDİĞİM
Bana bir yar olsa gönül verdiğim,
Çıksa bari yüreğimden bu acı.
Yaresin bekleyip ahdın güttüğüm,
Bulunsa bir sınık yare sarıcı.
Yarinden ayrılan hiç gülmez imiş,
Akar çeşmi yaşı, silinmez imiş.
Kişinin dediği olunmaz imiş,
Salar imiş her yanına salıcı.
Aşk elinden ciğerciğim delindi,
Gönlün kal dediği yerde kalındı,
Her nerede olsa bize bulundu,
Gıybet edip yüzümüze gülücü.
Nice bezirganlar kondu bu hana,
Dünya baki değil sultana hana.
Bir kalleş yar ile girme meydana,
Erin ere doğru gerek kılıcı.
Pir Sultan Abdal'ım, çoştum giderim,
Bir kuru kavgayı sürüp n'iderim?
Yiyelim, içelim, sohbet edelim,
Gelir bir gün emanetin alıcı.
Pir Sultan Abdal
BAKMAZ MISIN YERYÜZÜNDE BOSTANA?
Bakmaz mısın yeryüzünde bostana?
Özün türab etmiş kendi mestane.
Burda alçak olan orda üstüne,
Gel gönül topraktan alçak olalım.
Alçaklık dediğin bir iyi şeydir,
Erden, evliyadan kalma bir huydur.
Toprağı sorarsan atası nurdur,
Gel gönül topraktan alçak olalım.
Toprak iyi dedi Hak onu övdü,
Erenle evliya topraktan geldi.
Kulunun nasibin topraktan verdi,
Gel gönül topraktan alçak olalım.
Uzayan ağaçlar göğe değmedi,
İblis benlik ile menzil almadı.
Topraktan gayrıya nazar kalmadı,
Gel gönül topraktan alçak olalım.
Pir Sultan'ım, topraktandır nazarım,
Elim alıp aşk kitabın yazarım.
Ne ararım dağda taşta gezerim,
Gel gönül topraktan alçak olalım.
Pir Sultan Abdal
ALLAH ALLAH DESEM GELSEM
Allah Allah desem, gelsem,
Hakk'ın divanına dursam,
Ben bir yanıl alma olsam,
Dalında bitsem, ne dersin?
Sen bir yanıl alma olsan,
Dalımda bitmeye gelsen,
Ben bir gümüş çövmen olsam,
Çeksem, indirsem, ne dersin?
Sen bir gümüş çövmen olsan,
Çekip, indirmeye gelsen,
Ben bir avuç çavdar olsam,
Yere saçılsam, ne dersin?
Sen bir avuç çavdar olsan,
Yere saçılmaya gelsen,
Ben bir güzel keklik olsam,
Bir bir toplasam, ne nersin?
Sen bir güzel keklik olsan,
Bir bir toplamaya gelsen,
Ben bir yavru şahin olsam,
Kapsam, kaldırsam, ne dersin?
Sen bir yavru şahin olsan,
Kapıp, kaldırmaya gelsen,
Ben bir sulu sepken olsam,
Kanadın kırsam, ne dersin?
Sen bir sulu sepken olsan,
Kanadım kırmaya gelsen,
Ben bir deli poyraz olsam,
Tepsem, dağıtsam, ne dersin?
Sen bir deli poyraz olsan,
Tepip, dağıtmaya gelsen,
Ben bir ulu hasta olsam,
Yoluna yatsam, ne dersin?
Sen bir ulu hasta olsan,
Yoluma yatmaya gelsen,
Ben bir can alıcı olsam,
Canını alsam, ne dersin?
Sen bir can alıcı olsan,
Canımı almaya gelsen,
Ben bir cennetlik kul olsam,
Cennete girsem, ne dersin?
Sen bir cennetlik kul olsan,
Cennete girmeye gelsen,
Pir Sultan üstadın bulsan,
Bilecek girsek, ne dersin?
Pir Sultan Abdal
ALLAH ALLAH DESEM
Allah Allah desem, kalksam yürüsem,
Acap şu dağları aşamam m'ola?
Boz atlı Hızır'ı yoldaş eylesem,
Varıp efendime düşemem m'ola?
Sevdiğim, bağında güllerin gonca,
Usuldur boyların, bellerin ince.
Adı güzel imamların önünce,
Kerbelâ'da şehit düşemem m'ola?
Sakın hey sevdiğim, nâsiden sakın,
Erenler geri almaz attığı okun.
Irak yerlerini sen eyle yakın,
İki atlayıp bir dem düşemem m'ola?
Ben güzel pîrîme verdiğim ikrar,
Doluda, kırçından, borandan saklar.
İhlâs âşık olan ikrarın bekler,
İkrarın bendini çesemem m'ola?
Pir Sultan Abdal'ım, dost çiresine,
Arzumanım kaldı şah cilvesine.
Altmış ile yetmiş üçün arasına,
Özümü irfana koşamam m'ola?
Pir Sultan Abdal
ALEMLERİN SERVERİSİN
Alemlerin serverisin,
Ah Hüseyin, vah Hüseyin.
Şehitlerin serdarısın,
Ah Hüseyin, vah Hüseyin.
Hasan Hüseyin'in yari,
Muhammed'in gözü nuru.
Hem Ali'nin yadigarı,
Ah Hüseyin, vah Hüseyin.
Zuhur oldun İmam Zeynel,
Muhammet Bakır'dan evvel.
Didene yanayım gönül,
Ah Hüseyin, vah Hüseyin.
İmam Cafer'dir yarimiz,
Musa-i Kazım şahımız.
Budur şems ile mahımız,
Ah Hüseyin, vah Hüseyin.
Ali Musa ilim hüner,
Muhammet Taki el sunar.
Hüseyin'im deyip yanar,
Ah Hüseyin, vah Hüseyin.
Ali Taki Hasan Asker,
Muhammet Mehdi ser-defter.
İmam-ı Seyyid-i ekber,
Ah Hüseyin, vah Hüseyin.
Pir Sultan haber ver dosttan,
Bülbül ötüyor kafesten.
Hem gül ağlar hem gülistan,
Ah Hüseyin, vah Hüseyin.
Pir Sultan Abdal
ALÇAKTA YÜKSEKTE YATAN ERENLER
Alçakta yüksekte yatan erenler,
Yetişin imdada aldı dert beni
Başım alıp hangi yere gideyim?
Gittigim yerlerde buldu dert beni.
Oturup benimle ibadet kıldı,
Yalan söyledi de yüzüme güldü.
Yalın kılıç olup üstüme geldi,
Çaldı bölük bölük, böldü dert beni.
Üstümüzden gelen boran kış gibi,
Yavru şahin pençesinde kus gibi,
Seher çağı bir korkulu düş gibi,
Çağırta çağırta aldı dert beni.
Abdal Pîr Sultan'ım, gönlüm hastadır,
Kimseye diyemem, gönlüm yastadır.
Bilmem deli oldu, bilmem ustadır,
Şöyle bir sevdaya saldı dert beni.
Pir Sultan Abdal
ALAY ALAY OLMUŞ GELEN TURNALAR
Alay alay olmuş gelen turnalar,
Kanadı var, kolları var turnanın.
Silkinip uçamaz menzil görenler,
Gökyüzünde yolları var turnanın.
Silkinip uçar da kanadın çatar,
Seçer kılavuzlar önüne katar.
Hasan Hüseyin'in semasın tutar,
Kerbela'da mekânı var turnanın.
Sesleri naziktir methi okunur,
Avazı bağrımı deler dokunur.
Yalabık yalabık tüyler takınır,
Eğrim eğrim telleri var turnanın.
Pir Sultan, yardımcın yaradan olsun,
Aşık olan aşık didarın bulsun.
Arif olan anlar, cahil ne bilsin,
Her manadan dilleri var turnanın.
Pir Sultan Abdal
ALA GÖZLÜ ŞAHTAN BİR DOLU GELDİ
Ala gözlü şahtan bir dolu geldi,
Bir sen iç sevdiğim, bir de bana ver,
Kavlim sultan Kızıl Veli'den geldi,
Bir sen iç sevdiğim, bir de bana ver.
Payım gelir erenlerin payından,
On İki İmam nesli Ali soyundan.
Selman'ın içtiği üzüm suyundan,
Bir sen iç sevdiğim, bir de bana ver.
Beline kuşanmış nurdan bir kemer,
Aşkın dolusunu içenler kanar.
Herkes sevdiğine bir dolu sunar,
Bir sen iç sevdiğim, bir de bana ver.
Pir Sultan'ım, hamı, hası seçerim,
Hak okurum, aşk kitabın açarım.
Yar elinden ağu gelse içerim,
Bir sen iç sevdiğim, bir de bana ver.
Pir Sultan Abdal
AĞLAYI AĞLAYI DURMA KARŞIMDA
Ağlayı ağlayı durma karşımda,
Dost beni gönder de var andan ağla.
Kirpikleri top top etmiş kaşında,
Dost bizi gönder de var andan ağla.
Dostun zülüfleri bölük bölüktür,
Menim ciğerciğim delik deliktir.
Muhabbetin sonu tez ayrılıktır,
Dost beni gönder de var andan ağla.
Başına bağlamış aldır valası,
Aldı beni kaşlarının karası.
Hasan ile Hüseyin'in anası,
Dost beni gönder de var andan ağla.
Başına bağlamış al ile sarı,
Arkamızca etme ah ile zarı.
Koca Pir Sultan'ın gül yüzlü yarı,
Dost bizi gönder de var andan ağla.
Pir Sultan Abdal
AĞLAMA GÖZLERİM MEVLA KERİMDİR
Gurbet elde bir hal geldi başıma,
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.
Derman arar iken derde düş oldum,
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.
Huma kuşu yere düştü ölmedi,
Dünya Sultan Süleyman'a kalmadı.
Dedim yare gidem, nasip olmadı,
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.
Kağıda yazarlar ufak yazılar,
Anasız olur mu körpe kuzular?
Derdi yüreğinde olan sızılar,
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.
Abdal Pir Sultan'ım böyle buyurdu,
Ayrılık donların biçti, giydirdi.
Ben ayrılmaz idim, felek ayırdı,
Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.
Pir Sultan Abdal
AGÂH OLUN HEY ERENLER
Agâh olun hey erenler,
Gelen Murtaza Ali'dir.
Ahdine sadık duranlar,
Gelen Murtaza Ali'dir.
Turnaya vermis sesini,
Melekler tutar yasını.
Klrklar ile yer üzümü,
Yiyen Murtaza Ali'dir.
Toprağa vermis yüzünü,
Kan ile yumus özünü.
Hep binip devesini,
Seken Murtaza Ali'dir.
Ali çeker kılıcını,
Düldül çeker köçünü,
Muhammet'in miracını,
Gören Murtaza Ali'dir.
Ali Fatima'nın yari,
Aslklar çeker zarı.
Yezitler Zülfikar'ı,
Çeken Murtaza Ali'dir.
Cennetteki kızıl elma,
Gül benzi sararıp solma.
Pir Sultan'ım gafil olma,
Gelen Murtaza Ali'dir.
Pir Sultan Abdal
ÂDEMOĞLU ŞU DÜNYAYA GELİNCE
Âdemoğlu şu dünyaya gelince,
Yeni açmış güle benzer misali.
Anasından doğup kırkı çıkınca,
Kalaylanmış taşa benzer misali.
Mushaf alıp hocasına varınca,
Destur alıp mektebinden dönünce,
On yşından on beşine girince,
Yen'aşlama dala benzer misali.
Yirmisinde kara sakal getirir,
Otuzunda bağdaş kurmuş oturur,
Kırk yaşında sohbetleri yetirir,
Önü bendli göle benzer misali.
Ellisinde kara sakal bozarır,
Altmışında dinlenmekten haz alır,
Kalbi dıkızlanır, aklı azalır,
İçi çürük koza benzer misali.
Yetmşinde deve gibi mozular,
Sekseninde ilik, kemik sızılar,
Doksanında yol göründü gaziler,
Gazel olmuş güle benzer misali.
Pir Sultan'ım bunu böyle buyurdu,
Müminleri Hak kendisi kayırdı.
Yüz yaşında talan geldi savurdu,
Uçup gider kuşa benzer misali.
Pir Sultan Abdal
HIZIR PAŞA BİZİ BERDAR EYLEDİ
Hızır Paşa bizi berdar eyledi,
Kesti kollarımı, kızak bağladı.
İşiten muhipler hep kan ağladı,
Açılın zindanlar pire gidelim.
Kalenin kapısı taştan, demirden,
Yanlarım çürüdü yaştan, yağmurdan.
Bir kimsem de yok ki, dellal çağırtam,
Açılın zindanlar pire gidelim.
Kalenin kapısı taştan çıkılmaz,
Penceresi yüce şaha bakılmaz.
Bir ben ölmeyinen cihan yıkılmaz,
Açılın zindanlar pire gidelim.
Çıkarım bakarım kale başına,
Mümin müslim olan gider işine.
Bir ben mi düşmüşüm can telaşına?
Açılın zindanlar pire gidelim.
İlimi sorarsan köyümdür Banaz,
Yakılsın yıkılsın ol kanlı Sivas.
Bir ben ölmeyinen cihan yıkılmaz,
Açılın zindanlar pire gidelim.
Pir Sultan Abdal'ım, hey Hızır Paşa,
Yazılanlar gelir sağ olan başa.
Hasret koydun beni kavim kardaşa,
Açılın zindanlar pire gidelim.
Pir Sultan Abdal
HIZIR PAŞA BİZİ BERDAR ETMEDEN
Hızır paşa bizi berdar etmeden,
Açılın kapılar şaha gidelim.
Siyaset günleri gelip yetmeden,
Açılın kapılar şaha gidelim.
Gönül çıkmak ister şahın köşküne,
Can boyanmak ister Ali müşküne.
Pirim Ali on'ki imam aşkına,
Açılın kapılar şaha gidelim.
Her nereye gitsem, yolum dumandır,
Bizi böyle kılan ahd-ü amandır.
Zincir boynum sıktı hayli zamandır,
Açılın kapılar şaha gidelim.
Yaz selleri gibi akar çağlarım,
Hançer aldım, ciğerciğim dağlarım.
Garip kaldım, şu arada ağlarım,
Açılın kapılar şaha gidelim.
Ilgın ılgın eser seher yelleri,
Yare selam eylen urum erleri.
Bize peyik geldi şah bülbülleri,
Açılın kapılar şaha gidelim.
Bir taze sevgidir, yeni beğendim,
Anam, atam yoktur vere öğüdüm.
Kıyman beyler kıyman, ben genç yiğidim,
Açılın kapılar şaha gidelim.
Pir Sultan'ım eydür: Mürvetli şahım,
Yaram baş verdi, sızlar ciğergahım.
Arşa direk direk olmuştur ahım,
Açılın kapılar şaha gidelim.
Pir Sultan Abdal
MÜZİK
Eskiden şarkılar ve türküler plaklara kaydediliyor, gramofonlarla dinleniyordu. Sonra da plak çalan pikaplar piyasaya çıktı. Daha sonra teyplerle dinlenebilen kaset devri başladı. En sonunda CD ve MP3 furyası başlayınca kasetlerin papucu dama atıldı. Teknoloji gelişince müzik aletlerini taklit eden orglar çıktı. Cep telefonuyla bile kaliteli videolar çekilmeye başladı.
Ünlü bir ses sanatçısı olmanın yolu tesadüflere bağlıydı. Siz inşaatta harç kararken, tuğla taşırken, demir bağlarken türkü veya şarkı söylersiniz. Sesiniz ne kadar güzel olursa olsun; bir müzik yapımcısının dikkatini çekerseniz ünlü oluyordunuz. Bu da Milli Piyango'da büyük ikramiyenin size çıkması gibi bir şeydi.
Günümüzde ise ünlü bir ses sanatçısı olmanın yolu YouTube'dan geçiyor. Kendinizi şarkı, türkü söylerken videoya çekiyorsunuz ve YouTube'a yüklüyorsunuz. İzlenme sayısında patlama olursa: Ünlü oluyorsunuz.
Düğünlerde şarkı, türkü ve oyun havaları çalan piyanist şantörler bile YouTube sayesinde dünya çapında tanınır oldu.
Ne yazık ki sağlığında değeri bilinmeyen bazı ses sanatçılarımız vefat ettikten sonra YouTube sayesinde ünlü oldu.
Şimdi gelelim esas konuya: Sesiniz çok güzel. Söylediğiniz şarkı veya türkü de güzel. Ama teknik açıdan zayıfsa: Yaptığınız videonun müziği kulakları tırmalar.
Bazı şarkılar, türküler ve onlara ses veren sanatçılar vardır. Bunlar zaman geçtikçe yıllanmış şarap gibi değerlenir. Ama o eserler zamanla aşınır ve o sesi dinlemek zor olur.
Aşınmış eserleri teknik açıdan düzeltmek mümkündür.
İşte bu YouTube kanalı aşınmış eserlerin ses izlerini aslına sadık kalarak onarmaktadır.
Bu YouTube kanalının işi: Kötü olanı iyi, iyi olanı daha iyi, güzel olanı daha güzel yapmaktır.
Teknik açıdan en kaliteli müziği dinlemek, en kaliteli sinema filmini izlemek isterseniz: Lütfen YouTube kanalıma abone olunuz.
POPÜLER YAYINLAR
-
Aç artık dost kollarını, Gel ey dostum yavaş yavaş. Yol karanlık gözüm görmez, Gel ey dostum yavaş yavaş. Dardayım gel artık ulaş, Muhabbet...
-
Açıldı cennet kapısı, Lal-ü gevherdir yapısı. Kıldan incedir köprüsü, Geçebilirsen gel beri. Canımız melek canıdır, Tenimiz Selman tenidir....
-
Gel benim sarı tamburam, Sen ne için inilersin? Içim oyuk, derdim büyük, Ben anın'çin inilerim Koluma taktılar teli, Söyletirler bin bir...
-
Gelin canlar bir olalım, Münkire kılıç çalalım, Hüseyn'in kanın alalım, Tevekkeltü taalallah. Özü öze bağlayalım, Sular gibi çağlayalım,...
-
Seyran edip şu alemde gezerken, Ah bana bir kanlı zalimden oldu. Yine dilim ile düştüm belaya, Sabır edemeyip dilimden oldu. Dedem bahçesini...
-
Gurbet elde bir hal geldi başıma, Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir. Derman arar iken derde düş oldum, Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir. Huma kuş...
-
Gelin özümüze sitem edelim, Hile ile huda ile hal olmaz. Hakkın divanına nice gidelim, Hak katında yalan söze yer olmaz. Yine gerçeklerden a...
-
On iki İmam'a uyanlardanız, Hakka doğru gider bu yollarımız. Biz Âl-ü evlâdı sevenlerdeniz, Hergün tesbih eder bu dillerimiz. Biatımız a...
-
Kul olayım kalem tutan ellere, Katip arzuhalim Şah'a böyle yaz. Şekerler ezeyim şirin dillere, Katip arzuhalim Şah'a böyle yaz. Alla...
-
Hu diyelim gerçeklerin demine, Gerçekierin demi nurdan sayılır. On'ki imam katarına düzülen, Muhammet Ali'ye yardan sayılır. İhlas i...